KANUNUN BAĞLAYICILIĞI TCK m.4 - Yiğit Hukuk Danışmanlık
  • Tel:+90 (312) 231.06.37
  • info@yigithukuk.org
  • Hilal Mahallesi Rabindranath Tagore Cd. 46/3-4 D:Kat 2 Çankaya/Ankara

İletişim Bilgilerimiz

Adresimiz

Hilal Mahallesi Rabindranath Tagore Cd. 46/3-4 D:Kat 2 Çankaya/Ankara

Destek Hattı

Tel:+90 (312) 231.06.37

Fax: 0 312 231 70 37

KANUNUN BAĞLAYICILIĞI TCK m.4


KANUNUN BAĞLAYICILIĞI


MADDE 4 :



(1) Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.

(2) (Mülga : 29/6/2005 – 5377/1 md.)



GEREKÇESİ        :


Tasarıda, kişinin bir fiilin hukuk düzenince yasaklandığına ilişkin kaçınılamayacak hatası dikkate alınmamaktaydı. Anayasamızda güvence altına alınan kusur ilkesiyle açık biçimde çelişen bu durumun düzeltilmesi zorunluluğu nedeniyle maddeye ikinci fıkra eklenmiştir.

Bu hükümle, kişinin işlediği fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için, bu fiilin bir haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre, kişi, işlediği fiilin hukuken kabul görmez bir davranış olduğunun bilincinde olmalıdır. Ancak, işlenen fiilin kanunlarda suç olarak tanımlanmış olduğunu bilmek gerekmez.

İşlenen fiilin hukuken kabul görmez bir davranış oluşturduğu hususundaki hatanın kaçınılamaz olması hâlinde, kişi kusurlu sayılamaz. Hatanın kaçınılamaz olduğunun belirlenmesinde ise, kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre şartları göz önünde bulundurulur.

Hatanın kaçınılabilir olması durumunda kişi kusurlu sayılacak ve bu husus, temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.


MADDENİN YORUMU :


Maddenin birinci fıkrasında, önceki yasanın 44 üncü maddesinde yer alan ilke, ceza kanunlarını bilmemenin mazeret olmayacağı sonucu, yeni yasada da açıklanmaktadır. Bu ilke, ceza kanunlarından, “bilmemek” mazereti ile kurtulma amacının önüne geçmektir.


Maddenin 2. fıkrasını 5377 sayılı kanun ile madde metninden çıkarılmıştır.


Madde çerçevesine bakıldığında, ülkemizde ceza kanunlarını bilmemenin mazeret sayılamayacağı hususunda açıklık getirerek bireye kanunları bilme sorumluluğu getirmiştir. Etraflıca düşünmek gerekirse sadece bilmemek değil yanlış bilmek de cezalandırmaya engel değildir.






İLGİLİ YARGITAY KARARI :


12. CEZA DAİRESİ

2013/27589 E.

2014/22906 K.


"İçtihat Metni"

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Ukrayna uyruklu olan sanığa ait valizin, Adnan Menderes Hava Limanı dış hatlar terminali giden yolcu bölümünde x-ray cihazı ile kontrolü sırasında yoğun metal görüntü alınması üzerine yapılan aramada iki adet metal paranın ele geçirildiği, İzmir Müze Müdürlüğü'nden alınan 30/03/2011 tarihli raporda, delikli olan, hicri 1223 tarihli bir adet gümüş sikkenin 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamına girdiği, bakır olan hicri 1277 tarihli diğer sikkenin ilgili kanun kapsamında olmadığının tespit edildiği, sanığın savunmasında, 28/03/2011 tarihinde Alsancak'ta gezdiği sırada antika eşyalar satan bir mağazadan dava konusu sikkeleri 35 avro karşılığında satın aldığını, eski metal para koleksiyonu yaptığını, gittiği yerlerde eski para bulursa satın aldığını beyan etmesi karşısında; sanığın 2863 sayılı Kanun kapsamındaki kültür varlıklarını yurtdışına çıkarmaya teşebbüs ettiği, bu itibarla sanığın mahkumiyetine karar verilmesi yerine, “sanığın Türkiye’deki ayrıntılı mevzuatı açıkça bilmediği, atılı suçu işleme kastının bulunmadığı” şeklindeki, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ve hatalı değerlendirme ile beraat kararı verilmesi; ayrıca dava konusu eserler üzerinde üniversitelerin arkeoloji ve sanat tarihi kürsülerine mensup öğretim üyelerinden oluşan tarafsız bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak, mevcut durumları itibariyle bilim, kültür, din veya güzel sanatlarla ilgileri, 2863 sayılı Kanun kapsamında korunması gerekli taşınır kültür varlıkları olup olmadıkları, tasnif ve tescile tabi olup olmadıkları, bildirim zorunluluğu olan eserlerden olup olmadıklarının tespit edilmesi ve sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, dosyanın tarafı konumundaki İzmir Müze Müdürlüğü görevlilerinin düzenlemiş oldukları raporun hükme esas alınması,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince, beraate ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 14/11/2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ :

Mahalli mahkemenin beraat kararının yerinde olduğunu düşündüğümüzden sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşlerine katılmıyoruz.
Muhalefet gerekçelerimizi şu başlıklar altında toplayabiliriz
1-Sanık Ukrayna uyruklu olup havaalanından çıkış yaparken üzerinde iki adet sikke ile yakalanmıştır. Müze müdürlüğü görevlilerinden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyeti sanıkta yakalanan sikkelerden hicri 1223 tarihli gümüş olanın 2863 sayılı Kanun kapsamında, bakır olan 1227 tarihli olanın ise adı geçen kanun kapsamına girmediğini belirtmişlerdir. Mahkemenin ve dairenin kabulü bu sikkelerin antika eşya satılan yerlerden alındığıdır. Kanun kapsamında suç olduğu kabul edilen sikkenin değerinin 35 Avro olduğu belirtilmiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223.maddesinin 4.fıkrası “İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı” nedeniyle faile ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğini öngörmektedir. Dolayısıyla mahalli mahkemenin beraat hükmü CMK’nın bu hükmü nazara alınarak dairemizce düzeltilerek onanması gerekirdi. Keşke mahalli mahkeme uluslararası istinabeye başvurmadan bu hükümden hareketle davayı sonuçlandırsaydı.
2- Sanık Ukrayna uyruklu olup bir havayolu şirketinde makine mühendisi olarak çalışmaktadır. Sanık savunmasında adı geçen sikkeleri hediyelik eşya satan bir yerden satın aldığını, koleksiyon yaptığını, açıkta satılan eski paraların satın alınmasının yasak olduğunu bilmediğini savunmuştur.
Sanığın eylemi 2863 sayılı Kanunda suç olarak düzenlenmiştir. Sanık işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düştüğünden TCK’nın 30/4. maddesindeki hata halinden yararlanması gerekir.
Sanığın işlediği suç nedeniyle eylemi TCK’nın 4. maddesi kapsamında da değerlendirilemez. Çünkü madde de “Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz” deniyor. 2863 sayılı Kanun bir ceza kanunu değildir.

Türk hukuk sisteminde ceza kanunu olarak adlandırılacak üç kanun vardır.
Bunlar:
1-Türk Ceza Kanunu,
2-Terörle Mücadele Kanunu,
3-Askeri Ceza Kanunu.


Dolayısıyla bunların dışındaki özel kanunlardaki suç oluşturan fiiller için bilmemek mazeret olarak kabul edilebilir. İşte bu özel kanunlardaki suçlarla ilgili hükümleri bilmemek TCK’nın 30/4. maddesinin uygulanmasını gerektirebilir. Yani işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlandırılır, cezalandırılmaz.


Nitekim bilimsel görüşler de bu yöndedir:
a-“Ceza yasaları dışındaki kanunlar hakkında bilmeme mazeret sayılabilir. Nitekim ceza kanunundan başka bir kanunda hataya düşme veya böyle bir kanunu bilmeme, ceza hukuku bakımından belli şartların altında mazeret sayılan bilmeme ve yanılma anlamına gelir. Bu bakımdan suçun maddi unsurlarına ilişkin özelliklerin yer aldığı ceza hükmü içermeyen kanunları bilmeme halinde, kişi bu hatasından istifade eder. (Mehmet Emin ARTUK-Ahmet GÖKÇEN-A.Caner YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2005, Cilt 1, s.37)
b- Hatanın bu türünde kişi, işlediği fiili yasaklayan bir normun varlığında veya böyle bir normun yorumlanmasında hataya düşmektedir. Yani işlediği fiil gerçekte hukuk normlarıyla çatışmasına ve dolayısıyla hukuka aykırı olmasına rağmen, kişi fiilinin hukuka aykırı olmadığını, yasak olmadığını, yani meşru olduğunu sanmaktadır. Bu itibarla kişi fiilinin hukuka aykırı olduğu bilincine sahip değildir. Kişi gerçekleştirdiği fiilin hukuken tasvip edilen bir davranış olduğunu sanmaktadır, fakat gerçekte fiili hukuken tasvip edilmemektedir. Bu yanılgı, maddi bir varlığa ait hususun bilinmemesinden değil, normlara ilişkin bir değerlendirmeden kaynaklanmaktadır. (Mahmut KOCA, İlhan ÜZÜLMEZ, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7.Baskı, s.343)
c-Kişi, işlediği fiilin maddi hukuka aykırılık arzettiğini bilememiş olabilir. Bu durumda haksızlık yanılgısı mevcuttur. İşlenen fiilin hukuka aykırı olduğunun bilinmemesi halinde, haksızlık teşkil eden fiil açısından kişinin kastı varlığını devam ettirir. Bir başka ifadeyle, haksızlık yanılgısı, kasta etkili olan bir husus olmayıp, kişinin işlediği haksızlık açısından sadece kusurunun belirlenmesinde bir rol oynamaktadır. Haksızlık yanılgısının kişi açısından kaçınılmaz olması halinde, kişiyi gerçekleştirdiği haksızlık dolayısıyla muaheze etmemekteyiz. Bir başka ifadeyle, bu halde kişiyi kusurlu addetmemekteyiz. (İzzet ÖZGENÇ, Türk Ceza Hukuku, Genel Hükümler, 8.baskı, s.437)
Tüm açıkladığımız bu nedenlerden dolayı, 2863 sayılı Kanun’un 23.maddesine göre 1839 yılından sonraki tarihli sikklerin yurt içinde alınıp satılmasının serbest olduğu da nazara alınarak hicri 1223 tarihli (Miladi 1809) sikkenin satın alınıp yurt dışına çıkarılmasının suç olduğunu bilmeyen yabancı uyruklu sanığın haksızlık yanılgısı içinde olduğu, bu hatasının esaslı olup eyleminden dolayı cezalandırılamayacağı, CMK 223/4.maddesi gereğince işlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı ve büyük masraflar yapılarak uluslar arası istinabe ile savunması alınan sanığın bu karar sonrası bozmaya karşı diyeceklerinin sorulması ve sonrasında infaz edilebilecek bir karar verilmesinin mümkün olamayacak olduğu da nazara alınarak mahalli mahkeme hükmünün onanması gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyoruz.


9. CEZA DAİRESİ

Esas: 2015/17490

Karar: 2016/2378

Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerini iptal eden Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140-2015/85 Sayılı kararının infaz aşamasında dikkate alınması mümkün görülmüştür.

Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda tartışılıp, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde aşağıdaki husus dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık ve müdafiinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Suça konu sentetik kannabinoid türevi maddesinin, suç tarihinden sonra 04.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6638 Sayılı Kanun’un 11. maddesiyle TCK’nın 4. maddesinin (a) bendi kapsamına alındığı gözetilmeden, yazılı şekilde uygulama yapılmak suretiyle TCK’nın 7. maddesininin 2. fıkras 2. fıkrasına aykırı davranılması,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, hükmün bu sebeple BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından “TCK’nın 188/4-a maddesinin uygulanmasına dair bölümün” çıkartılarak; TCK’nın 62. maddesinin uygulanması sonucu bulunan “12 yıl 6 ay hapis ve 5 gün adli para cezası” ibaresinin “8 yıl 4 ay hapis ve 4 gün adli para cezası” ve devamında gün para cezasının TCK’nın 52/2. maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesi esnasında “5 gün” ibaresinin “4 gün” ve “100. TL” ibaresinin “80 TL” olarak değiştirilmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 10.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.